25 Şubat 2011 Cuma

ORPHAN: Something Wrong With Esther


Korku filmleri iki sebepten dolayı izlenilmez; ya korkuyorsunuzdur ya da kormuyorsunuzdur. Korkanlara diyecek bi lafım yok ama korkmayanlar -ki nadiren korkarlar- filmlerde yüksek dozaj gerilim isterler. Bu manada Orphan ( Türkiye'deki adıyla Evdeki Yabancı) sınıfı pekala geçebiliyor. Film 2009 yılında gösterime girdi ve filmin yapımcı şirketi Dark Castle Entertainmet gittikçe kendi çıtalarını yükseltiyor. Türkçe adlarıyla bildiğimiz Lanetli Tepe, 13. Hayalet ve Hayalet Gemi adlı filmlerin de yapımcısı olan şirket bu filmle kendi çıtalarını epey yükseltmiş.

Acıma yetime döner koyar götüne temalı filmin giriş kısmında ailenin hikayesini ve annenin geçmişte bir bebek düşürdüğünü öğreniyoruz. Yaşadıklarından sonra küçük bir kız çocuğu evlat edinmeyi planlayan aile bu maksatla yetim kızlar yurduna gidiyor ve yaşıtlarına göre olgun olan Esther'i evlat ediniyorlar. Açıkcası filmin buraya kadar olan kısmı gerçekten başarılı bir kurguya yelken açtığımızı gösteriyor. Daha sonra ise Esther'in gülücüğünün sevimliliğini düşünerek iyi ya da kötü olduğunu idrak etmeye çalışıyoruz ve Esther'ı gerçekten merak etmeye başlıyoruz. İşte buradan sonra Esther'in çekmecesinden çıkan incil ile Esther'in şeytani güçlere sahip olduğunu sanıyoruz. O sırada gerçekten çok korktum. Tabi ki haçtan ya da rengi kararmış İncil'den değil, tipik bir Exorcist olması ve gözüyle insanları öldüren donuk bakışlı küçük kız olduğunu düşünmek 50 dakikalık korkutucu bir zaman kaybıydı benim için. Fakat Esther'deki yanlışlık o yönde gitmedi. Filmdeki sağır küçük kızın masumiyetini kullanan Esther kötülüğün amına koymaya başladı. Artık gülüşünün yapaylığını anlıyoruz ve film bizi içine çekmeye başlıyor. Ama bu noktadan sonra ard ardına gele klişeler filmi bayağılaştırıyor. Filmin ortası gerçekten olmamış. Tipik gerilim filmi oluveriyor. Bir anda ses yükseltip insanı korkutmaya çalışmak, gereksiz yere gerilim müziği ile adrenalin arttırmaya çalışmak,  annenin eski bir alkolik olduğunu öğrettikten sonra tekrar alkole başlamasını sağlamak, annenin Esther'i çözdükten sonra kimseye kendisini inandıramaması gibi klişeler gerçekten baya sıkıyor ve filmi sadece sonu için izlemeye başlıyorsunuz.

Sona geldiğimizde ise Esther'in gerçekte ne olduğunu öğrenmemiz şok edici oluyor. Film boyunca işlenilen ayrıntılar gerçekten güzel biçimde işlenmiş ve bir sonuca bağlanmış olması mutluluk verici fakat son sahnelerinde de boy gösteren ve filmin genelde baş belası olan klişelerin bu sefer amına koyuyorlar ve dibini görüyorlar. "Klişe ne demektir?" sorusunu öğrenmek isteyen küçük kardeşinize bu filmin son sahnelerini izlettirebilirsiniz.

Özet geçecek piç olarak şunu söylemem gerekirse; gerçekten efsane olacak bir film klişelerle harcanmış, boş yere uzatılmış. Güzel çekimlerin olduğu bazı sahnelerde insan tatmin oluyor. Esther'i oynayan kızın (Isabelle Fuhrman)  gerçekten 11 yaşında olduğunu hatırlatalım ve umut verdiğini söyleyelim.  Film boyunca "Nerden tanıyorduk abi biz bu kadını?"  sorularının muhattabı olabilecek anne rolündeki Vera Farmiga'yı Up in the Air'dan tanıyoruz. Ve bu filmde de gerçekten iyi bir performans sergiliyor. Filmin yönetmeni ise İspanyol Jaume Collet Sera'yı Unknown ve GOAL 2 filmlerinden tanıyoruz. Klişenin amına koyduğu için çektiği güzel çekim sahnelerden dolayı kendisine teşekkür borcumuz bulunmuyor.

Sonuç olarak filmi izlemeyi öneriyorum, gerileceksiniz ama sonunda klişelerden rahatsız olacaksınız. Sadece sağır küçük kız olan Maxine'nin şirinliği ve Esther'in oyunculuğu için izlenilebilir bir film.



5.5\10


---filmle ilgili bazı gerçekler, spoiler---

Esther'in kullandığı silah bir Smith & Wesson m-36 olup sadece 5 tane mermi alır. Esther 5 defa ateş ettikten sonra silah Maxine'nin eline geçiyor ve ilahi bir şekilde Maxine olmayan 6. mermiyi ateşliyor.

Rahibe anneyi aradığında Esther ve anne arasında bir araba dururken kamera kesilip tekrar sahneye geçildiğinde o araba bir anda yok oluyor.

Anne gölden çıktıktan sonra Max'i kucakladığında saçları kuruyken bir sonraki sahnede yeniden ıslak.

Ester orjinal olarak yazıldığında nazlı, platin sarısı saçları olan bir kızmış. Fakat seçilen İsabella Fuhrman buna uygun olmadığı için bu konsepti seçmişler ve kanımca iyi de yapmışlar.

Senaryo taslağında Esther banyodayken Que Sera Sera şarkısını mırıldanıyormuş. Fakat filmde ilahi mıldanıyor.

Filmdeki Saarne Enstitüsü aslında Kanada'da bulunan bir kolejmiş ve 2008 yılında çıkan bir yangınla yok olmuş.

---filmle ilgili bazı gerçekler, spoiler---



                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder